STEFAN SWEIG’IN BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU ADLI KİTABININ İNCELEMESİ
Özet Yapmış olduğum bu çalışmamda Stefan Zweig’ın Türkçeye de çevrilmiş olan “brief einer unbekannten” adlı 1922 de yayınlanan ve İş bankası kültür yayınları tarafından basılan “bilinmeyen bir kadının mektubu” adlı eseri anlatı teknikleri ile ele ele alacağım. Yazar eserinde geçen her türlü olayı, durumu veya duyguyu okuyucusuna kurguladığı alatıcı sayesinde aktarabilir. Anlatıcı, bir nevi aktarılan metni, okuyucuya ileten araçtır. Bilinmeyen bir kadının mektubu adlı romanda 1. tekil şahıs (olayı yasayan kişi) anlatıcısını kullanmıştır. Giriş Anlatıcı Nedir? Anlatıcı; bahsedilen eserde durumları, olayları, olguları okuyuculara veya seyircilere aktaran kişidir. Kısaca Edebi metinler, sinema, tiyatro, televizyon vs. gibi alanlarda söz konusu olan olayı anlatan hayali varlıktır. Örneğin bazen bir edebi eserde anlatıcı tektir. Bazense anlatıcı birden fazla da olabilir. Anlatıcı Nasıl Tespit Edilir? Metinde geçen olaylara cevaplar bulmak için anlatıcıya, ‘’kim konuşuyor?’’ ya da ‘’kim görüyor?’’ gibi sorular sorulur. Anlatıcı olayların içinde yer alabileceği gibi aynı zamanda olayların dışında da olabilir. “Anlatı sanatlarının olmazsa olmazı anlatıcıdır. Roman öykü gibi türlerde anlatıcı kimdir, olaylara hangi konumdan, hangi mesafeden, nasıl bir bakış açısıyla bakmaktadır, gibi soruların cevaplanmasıyla ancak tespit edilebilir. Anlatıcı anlatının vazgeçilemez unsurudur. Her şeyi o bilir, olayları anlatırken zaman zaman karşısındakiyle diyalog halindedir ve açık olarak ben şahıs zamirini kullanmaktadır.” (Çoraklı, Araf’taki Edebiyat, 2019, S. 84) “Sana, beni asla tanımamış olan sana.” Yazıyordu üstte. R. şaşırarak kalakaldı. Bu kelimeler kendisine mi yoksa olmayan birine mi yazılmıştı acaba? Birden uyanan merakını yatıştırmak için mektubu okumaya başladı.(Zweig, bilinmeyen bir kadının mektubu, 1922. S.2)
Yazarın hayatı Stefan Zweig (28 Kasım 1881 – 22 Şubat 1942), Avusturyalı roman, oyun, biyografi yazarı ve gazetecidir. 1920’ler ile 1930’lar arasında edebiyat kariyerinin zirvesinde olmuş Zweig, dönemin dünyasının en çok tercüme edilen ve en popüler yazarlarından biriydi .1920’li ve 1930’lu yıllarda Alman dilinin en çok okunan yazarları arasında sayılan Zweig’in eserleri, dünya çapında dönemin en çok okunan kitapları arasına girdi, elliyi aşkın dile tercüme edildi. 1933’te diğer Yahudi yazarlara da yapıldığı gibi eserleri, Naziler tarafından yakıldı. Bu olaydan sonra ülkesini terk eden Zweig, 1941’de Brezilya’ya yerleştikten sonra 22 Şubat 1942’de karısı Lotte Altmann ile birlikte intihar etti. Kitabın Özeti Kitapta uzunca yazılmış bir mektup konu edilir. Bilinmeyen bir kadının çocuğunun ölümü ile başlayıp kendi ölümü ile sonlanır mektup. Kadın adamı gördüğünde daha çok küçüktü ama o halinde bile aşık olmuştu. Babasını kaybetmiş, annesi ile zar zor geçinen biriydi. Kadın bundan çok etkilenmişti. Annesi başka biriyle evlenince başka bir yere taşınıyorlar. Kadında adamın peşinden gidiyor. Kadın resmen bir hayalet gibi adamın etrafında dolanıyor ama adam bunu fark edemiyor. Bir gün adamın evine giriyor ve onun gelmesini bekliyor. Adam eve bir kadınla dönünce kadının dünyası yıkılıyor. Oradan ayrılmak zorunda kalıyor. Sonra onu Viyana’da görüyor. Adam kadını ikna edip buluşuyor. 3 gece boyunca birlikte oluyorlar. Adam kadına arayacağını söylüyor ama aramıyor. Kadın o gece hamile kalmıştır ve çocuğu yetim büyümek zorundadır. Kadın adama doğum günlerinde hediyeler gönderiyor ama adını söylemiyor. Adamda kim olduğunu hiç merak etmiyor. Yine karşılaşıyorlar ama adam kadını hatırlamıyor. En sonunda kadın intihar ediyor. Kadın adamı dünyasının merkezine yerleştiriyor ama adam kadını tanımıyor. Platonik bir aşkın öyküsü ve hazin bir son.
Metinin Türü Metnin türü öyküdür. Eser hikayeye kıyasla daha çok içerisinden çıkarılacak anlamlara odaklanılır. Öyküde; olay tek, kişi sayısı az, zaman oldukça dar olup olayın geçtiği yer sınırlıdır. Öykü hayatın kısa bir kesitidir.
Bakış Açısı Nedir? Herhangi bir olay ve insan karşısında, sahip olduğumuz dünya görüşü, hayat tecrübesi, yaş, meslek, kültür, cinsiyet, ruh hali ve yere göre aldığımız algılama, idrak etme ve yargılama tavrıdır. Kısaca kişinin olaylara nasıl yaklaştığıdır. “ Anlatıcı Bakış Açıları, kurguda olayların kimin anlatıldığıdır. (Bayram, 2018, s. 163), diyenler olsa da , bir eserde Anlatıcı bakış açısı, yazarın, okuyucusunun karşısına olayları anlatmak amacıyla çıktığı bir veya birden fazla oluşan kişilikleri ve bulunduğu konumları, anlatılanları okura nasıl göstermek istediği ile alakalı bir unsurdur. Bakış açısı özellikle modern roman kapsamında oldukça önemli bir rol üstlenmektedir. “Kurgusal bir metinde olayların okuyucuya kimin gözünden, kimin ağzından ulaştığı sorusu bakış açısı kavramını doğurur. Nitekim başta roman ve hikaye olmak üzere bütün anlatmaya dayalı metinlerde anlatılacak bir olay, onu aktaran bir anlatıcı ve bakış açısı vardır.” (Demiryürek, 2013, s. 120). Bir eserin incelenmesi veya bir romanın tahlilinin yapılma konusunda bakış açısı önemli bir yer tutmaktadır. “Roman temelde bir dil sanatı olmasına rağmen, bakış açısı dilden de önce gelir. Bakış açısı bir yöntem, dil ise bu yöntem dâhilinde olayları anlatma, sunma sorunudur. Bunu bir evi inşa etmeden önce yerinin seçilmesine benzetebiliriz: Bir mimar gibi, anlatımı gerçekleştirecek kişiyi (anlatıcıyı), bu kişinin konumunu (duracağı yeri) ve yine bu kişinin, olaylara hangi noktadan ve nasıl bakacağını (bakış açısını) belirlemek zorundadır” (Tekin M. 2018, s. 53). (Çoraklı, Araf’taki Edebiyat, 2019, S. 95)
Hangi Bakış Açısında Hangi Kip Kullanılır? 1) Tanrısal Bakış Açısı: Üçüncü tekil şahıs kipi kullanılır (O). Yaşanmış ve yaşanmakta olan her şeye dahildir. Görür, duyar ve her şeyi bilir. 2) Kahraman Bakış Açısı: Birinci tekil şahıs kipini kullanır (Ben). Kahramanlardan biridir. Yaşanan olayları kendi deneyimleri ile anlatır. 3) Gözlemci Bakış Açısı: Hem üçüncü tekil hem de birinci tekil şahıs kipini kullanır (Ben ve O). Dış dünyada olup bitenleri sadece gözlemler ve tarafsız bir şekilde okuyucuya aktarır. Kahramanların iç dünyasına ait duyguları bilemez. 4) Çoğulcu Bakış Açısı: Anlatıcılardan iki veya daha fazlasının aynı hikayede kullanılmasıdır.
Kahraman Bakış Açısı “Kahraman Bakış Açısı bu bakış açısındaki anlatıcı romandaki kahramanlardan (kişilerden) birisidir. Bu kişi romandaki ana karakter olabileceği gibi aynı zamanda geri planda kalmış silik bir karakter de olabilir. Kendisi bir insanın sahip olabileceği görme, duyma, konuşma gibi becerilerle sınırlandırılmıştır. Buna bağlı olarak okuyucunun önüne sundukları sadece kendi yaşadıklarıyla sınırlı kalacaktır. Tanrısal bakış açısında olduğu gibi sınırsız bir güce sahip değildir. Kendi yaşadığı kadarını veya diğer karakterlerin ona anlattıkları kadarını bilebilir. Olayları okuyucuya birinci tekil şahıs ağzıyla anlatır. Okuyucu ile daha samimi bir diyalog kurmasından ötürü de okuyucuya daha yakındır. Ayrıca okuyucu olayları yaşayan birinin ağzından dinlediği için inandırıcılık seviyesi oldukça yüksek bir anlatıcı bakış açısı çeşididir. “(Çoraklı, Araf’taki Edebiyat, 2019, S. 97) “Senden rica ediyorum, yap bunu, sevgilim… bu benim senden ilk ve son ricam… seni seviyorum, seni seviyorum … elveda.” Mektup yere düşerken düşüncelere daldı. Zihninde bir komşu kızı, yıllar önce karşılaşyığı bir genç kız, gece kulübünde karşılaşılmış bir kadına ait belirsiz anılar canlanır gibi oldu.” .(Zweig, bilinmeyen bir kadının mektubu, 1922. S.55) Eser İncelemesi Brief einer unbekannten(bilinmeyen bir kadının mektubu) adlı eserin türü öyküdür.Kitap kahramansal bakış açısıyla yazılmıştır. Bu eserde 1. Sıradaki olaya dahil olan anlatıcı modeli vardır. Eserde gerçekçi bir anlatım vardır. Anlatıcı Interne Fokalisierung (Kahraman Bakış Açısı) konumundadır. Bu yüzden birinci elden bakıp gözlemlenir. Anlatıcı olayların içerisindedir. “Çocuğum dün gece semaya uçtu. Bundan sonra hayatım yine bir bşına devam edecek. Yarın, siyahlar içine o yabancı adamlar bir tabutla gelecekler. Zavallı, biricik evladımı yatıracaklar o tabutun içine.” .(Zweig, bilinmeyen bir kadının mektubu, 1922. S.27)
SONUÇ: Aşık olan bir kadının bu uğurda neler yaşadığı, ne gibi zorluklar çektiği ama buna rağmen aşkından vazgeçmeyip adamı ne olursa olsun geri geldiği zaman kabul edeceğini görüyoruz. Aşık olmanın her zaman da güzel bir şey olmadığını ve insana aslında ne gibi zorluklar yaşattığını da görmüş olduk. Bu eser sayesinde tek taraflı ilişkilerin nasıl yaşandığını az da olsa anladık. Yani burada asıl sormamız gerek soru aşık olmak her zaman iyi bir şey midir yoksa aşk zannettiğimiz şey saplantıdan başka bir şey değil midir? Kitaplar çoğu zaman yazarların içinden çıkan kişiliklerin bir yansımasını oluştururlar. Kim bilir belki de bu eserde Zweig’ın hiç sahip olamadığı bir aşktan bahsedilmiştir. Zweig Bu yüzden bu kitabı okumanızı öneririm çünkü her okuyan kişinin farklı bir sonuca varmasını sağlayabilir.
Kaynak : Bakış Açıları ve Anlatıcı Türleri: Gözlemci, İlahi, Kahraman Bakış Açısı | Türk Dili ve Edebiyatı (turkedebiyati.org) Şahbender Çoraklı Araf’taki Edebiyat 2019 (Çoraklı, Araf’taki Edebiyat, 2019, S. 97) Anlatımda Bakış Açısı (Anlatıcı Bakış Açıları – Anlatıcı Türleri) (edebiyatciyim.com)